Kütahya, Türkiye’nin 38. en büyük şehridir. Ege Bölgesi’nde toprakları olan il. Kütahya doğası ve güzel ilçeleri ile çok merak edilen bir şehir.  Kütahya hakkında vatandaşlar çok fazla soru soruyor. Bu sorulardan birisi de Kütahya'nın en güvenli ve huzurlu ilçesi hangisi? Sorusu, işte bu sorunun cevabı ise şöyle.

Kütahya'nın en güvenli ve huzurlu ilçesi hangisi?

Kütahya

Kütahya, Ege Bölgesi’nde yer alan ve tarım arazileri ile yüksek dağ sırtlarının bulunduğu bir ilimizdir. Şehrin adı, Antik Çağ’da Kotiaeion (Cotiaeion) olarak bilinmekteydi. Bu ad, Romalılar’ın Anadolu’ya gönderdiği Trakyalı bir komutan olan Kotys’ten gelmektedir. Türkler ise bu adı Kütahya olarak değiştirmiştir.

Kütahya, 2013 yılında 249.558 kişilik nüfusa sahip olup, son yıllarda hızlı bir nüfus artışı göstermiştir. Şehir, çini sanatı ile ünlüdür ve kentin simgesi haline gelen dev bir çini vazosu Cumhuriyet Caddesi’nde bulunmaktadır. Ayrıca Kütahya Kalesi, Saat Kulesi, Zafertepe Anıtı, Tarihi Hükûmet Konağı ve Frig Vadileri gibi tarihi ve doğal güzellikleri de vardır.

Kütahya, hem geçmişin izlerini taşıyan hem de modern bir yaşam sunan bir şehirdir. Kültür ve turizm açısından önemli bir potansiyele sahip olan Kütahya’yı ziyaret etmek isteyenler için [Kütahya Valiliği] web sitesinden daha fazla bilgi alabilirler.

Kütahya’nın Tarihçesi

Kütahya, Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biridir. Kuruluş tarihi kesin olarak tespit edilememekle beraber, tarihi MÖ 3000 yıllarına uzanmaktadır. Eski kaynaklara göre, Kütahya’nın antik çağlardaki adı Kotiaeon, Cotiaeum ve Koti şeklinde geçmektedir. İl topraklarına yerleşen en eski halk Friglerdir. MÖ 1200’lerde Anadolu’ya gelen Frigler, Hitit İmparatorluğunun topraklarına girdiler ve bir devlet olarak örgütlendiler. MÖ 676’da Kimmerler, Frigya Kralı III. Midas’ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular.

Alyattes’in Lidya Kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliği yerini Lidya yönetimi aldı. MÖ 546’da Persler Lidya Ordusunu yenilgiye uğratarak Anadolu’yu istila etti. MÖ 334’te Biga Çayı yakınlarında Persleri yenilgiye uğratan İskender yörede üstünlük kurdu. Büyük İskender’in MÖ 323’te ölümü ile Kütahya ve yöresi komutanlarından Antigonos’a geçti. MÖ 133’te Roma yönetimine girdi. Piskoposluk merkezi haline getirildi.

1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Alp Arslan’a yenilen Bizans İmparatoru Romanus Diogenes tutsaklık dönüşü Kütahya’ya getirildi ve gözleri kör edildi. 1078’de Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah Kütahya’yı da ele geçirdi. 1097’de Haçlıların saldırısına uğradı. II. Kılıç Arslan kaybedilen topraklarla birlikte Kütahya’yı geri aldı. II. Kılıç Arslan’dan sonra taht kavgaları nedeniyle tekrar Bizans’ın eline geçen şehir, son olarak I. Alâeddin Keykubad zamanında (1233) Selçuklu topraklarına dahil oldu.

1277’de II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kütahya yöresini Germiyanoğlu Süleyman Şah kızı Devlet Hatun’u Osmanlı Sultanı I. Murat’ın oğlu Yıldırım Bayezid’a 1381 yılında verdi. Germiyanoğulları Beyliğinin toprakları Devlet Hatun’un çeyizi olarak Osmanlılara verildi (Kütahya ve çevresi dahil). 1402 Ankara Savaşında, Bayezid’i ağır bir yenilgiye uğratan Timur, Kütahya’yı alarak II. Yakup Bey’e geri verdi. Kütahya daha sonra Osmanlılara geçti ve Sancak Merkezi oldu.

Sultan II. Beyazıt’ın zamanında Şah İsmail yanlısı Şahkulu Kütahya’da ayaklandı. Bu isyan 1511 yılında bastırıldı. 19. yüzyılda Osmanlı Devletine başkaldıran Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Kütahya’yı işgal etti. Sultan II. Mahmut ile imzalanan Kütahya Antlaşması ile Mısır askerleri Kütahya’yı terk etti. Avrupa’da 1848 ihtilalleri sırasında, Macarlar’da ayaklanmışlardı. Macar Ulusal Hareketi Avusturya ve Rusya tarafından bastırılınca hareketin önde gelenlerinden bazıları 1849’da Osmanlı Hükûmetine sığındı. Başta Lajos Kossuth olmak üzere Kütahya 'ya yerleştirilen Macarlar, 1851’e kadar burada kaldılar. Kütahya 1867’de Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi iken, II. Meşrutiyetten sonra bağımsız bir sancak oldu. Milli Mücadele yıllarında, Ocak 1921’de Çerkez Ethem düzenli ordu çatışmasına sahne olan Kütahya, 17 Temmuz 1921’de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde TBMM Batı Cephesi ordusunun yenilmesi üzerine Yunanların işgaline uğradı. Büyük Taarruz’a kadar işgal altında kalan Kütahya, 30 Ağustos 1922’de kurtuldu. Kütahya 8 Ekim 1923’de Vilayet durumuna getirilmiştir.

Kütahya’nın Kültürü

Kâbe Kâbe geleneği

Kütahya'da gerçekleştirilen folklorik bir olaydır. Kaynağını Osmanlı Devleti'nde Surre Alayı'nın Kütahya'dan geçerken çocukların bu alaydan şeker, çikolata, para vs. istemesinden alan olay günümüzde de Ramazan aylarında yörede gerçekleştirilmektedir.

Küpecik geleneği

Küpecik, Kütahya'da Ramazan aylarında gerçekleştirilen folklorik bir olaydır. Kütahya’da uzun yıllardan beri devam eden bir oyundur ve çocuklar tarafından Ramazan ayında oynanır. Çocuklar Küpecik tekerlemesini okuyup evleri gezerek para, şeker ve çikolata benzeri şeyler toplarlar. Küpecik geleneğinde, uygulamaya katılan çocuklar, akşamın sonuna kadar topladıkları para, çikolata, şeker gibi unsurları kendi aralarında eşit ölçüde paylaşırlar. Dağıtım işlemi bittikten sonra ertesi gün için anlaşan çocuklar evlerine dağılırlar.

Doğu ve sünnet geleneği

Yeni doğan bebek üç günlük iken sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kâmet okunarak çocuğa isim verilir. İsim verme işini evin en büyüğü yapar. Bebek on beş günlük olunca akrabalar ve yakınlardan toplanan başı tülbentli eski sırmalı bohçalar ile yatak yapılır. Anneanne beşik düzeni hazırlar, baba da büyük cevizli veya fındıklı lokum döktürür. Anne yemek yapar, ailece beşik götürülür. At arabası gelir, at süslenir; bebeğin beşiği kurulur, örtüleri örtülür, eşyaları konur, arabacı da onları götürür. Arkasından anne, baba ve kardeşler gider, beraberce yemek yenir, yakınlar bebeği görür, takılarını taktıktan sonra geri giderler. Daha sonra doğu mübarekesi başlar, gelin sabahlıklarını giyer, yatağa çıkar, bebek erkekse başına kırmızı kurdele; kız ise pembe kurdele bağlanır. Kayın valide baharatlı doğu şerbeti kaynatır, davetlilere büyük porselen fincanda sıcak olarak ikram edilir, arkasından yandan çarklı kahve verilir. Sonra çaylar ve lokum tutulur. Gelin, gelen bütün misafirler için yatağa çıkar ve bu gelenek kırk gün devam eder; gelin ve bebek kırk gün evden çıkmaz. Kırk günün sonunda gelin bebeğiyle beraber anneanneye gider. Akşam damat gelir, gelinin annesi hepsine bohça hazırlar ve hediyeler verilir.

Doğu için hazırlanan yatağın aynısı sünnette de yapılır. Sünnet evinde erkekler, komşu evinde bayanlar oturur. Sünnet çocuğu ve mahalle çocukları fayton ile gezdirilir. Eve gelindiğinde sünnet olacak çocuk faytondan inmez, babası gelip çocuğa ne istediğini sorar; söz alındıktan sonra çocuk arabadan iner. Çocuk indikten sonra hazır bulunan sünnetçi tekbirlerle sünneti yapar, sünnet merasimine gelenler çocuğa para verir, paralar sünnet şapkasına konur, sünnet çocuğu arada paraları sayarak avunur.

Çanakkale'de Korkutan Deprem! İstanbul'da da hissedildi Çanakkale'de Korkutan Deprem! İstanbul'da da hissedildi

Kurban Bayramı geleneği

Kurbanlıklar iki, üç gün öncesinden alınır, bahçesi olanlar bahçesine koyar; bahçesi olmayanlar ise bahçesi olan komşularına bırakır, çocuklar kurbanlıkları besler ve bakar. Bayram sabahı namazdan sonra kurbanlar kesilir, önce ciğeri kavrulur, kahvaltı yapılır. Kurban eti yenesiye kadar başka bir şey yenmez. Mahallede nişanlı kızlar varsa onlara oğlan tarafından at arabasıyla kurbanlık süslenmiş, boyanmış, alnının ortasına gremse altın bağlanmış koç gönderilir. Bayramdan önce kızın annesi baklava yapıp hazırlar. Kesilen kurbanın bir budu kırmızı şılak bir kâğıtla süslenir, baklava tepsisi üzerine sırmalı bohça örtülür, at arabasıyla tepsi ve et düğün okuyucusu kadınla damat evine gönderilir. Götüren kadına bahşiş verilir. Daha sonra tepsi geriye boş gönderilmez, çikolata; badem şekeri ve çeşitli çerezlerle doldurularak kız evine iade edilir, gelin kız bunları arkadaşlarına dağıtır.

Evde kesilen kurban eti hemen parçalanıp mahalledeki hâli vakti yerinde olmayan fakirlere derhal dağıtılarak sofralarına yetiştirilir. Kurban etinden büyük bir tencere kavurma yapılır, bayram ziyaretine gelenlere ikram edilir. El öpmeye gelen kız çocuklarına ufak mendil, oğlan çocuklarına büyük mendil ile beraber yanında para verilir. Bu yüzden bayramdan önce kutu kutu mendil ve çorap alınır. Çocuklar aldıkları paraları bakkallarda, parklarda, panayırlarda harcarlar.

Kızlara dünür gelmesi

Kız isteme günü erken kalkılır, sabah erkenden işler bitirilir. Gelinlik kızı olan evlere çat kapı habersiz dünür gelir. Görücüler temiz odaya alınır. Görücüler önce kızın annesine bakar, konuşmasını, hareketlerini izlerle sonra evin düzenine, etrafa bakıp göz gezdirirler. Görücülük başka birisinin tavsiyesi üzerine olur. Kız temiz bir kıyafet giyer, önce el öper, sonra kahve ikram edip gider. Dünürcüler boşalan kahve fincanlarını ellerine tutarlar, anneye vermezler, tekrar görmek için kızın gelmesini beklerler. Kız beğenilirse kaş-göz işaretleriyle anlaşılarak kız istenir. Damat adayı kız isteme sırasında evde bulunmaz, nikâhtan önce kız evine gelmez, evlenecek kıza dışarıda uzaktan gösterilir.

Düğün gelenekleri

Mahallenin genç kızları ve yeni gelinler düğünlerde arkadaş dikişli, bazısı siyah çizgisi olan ince ipek çorak giyerler. Bu çoraplar teli kaçmasın diye özenle giyilir. Giyince arka çizgisinin düzgün olmasına dikkat edilir. Sonra başka düğünlerde giymek için saklanır. İpek çorap çok ince olduğu için bazen tel kaçar, tel kaçan çoraplar tamir ettirilip tekrar giyilir. Düğünlerde sivri burun, tığ topuk ayakkabı giyilir, topukları aşınınca tamirciye götürülür, tamirci topuğa çelik takar. Taş kaldırım sokaklarda bu topuklularla yürümek zor olduğu için taştan taşa sekerek dikkatli yürünür. İç çamaşırı olarak yazın ince, kışın kalın çiçekle pazenden dikolta dikilir. Yazın askılı, kışın omuzlu giyilir. Geceklikler de bu kumaşlardan dikilir. Hemen herkes giysisini evinde dikiş makinasında diker. Şalvarlar yazın Nazilli basmadan, pijamalar kışın pazenden dikilir.

Kırklar Sultan

Şehir merkezinde Kırklar Tepesi denilen mevkiide yemek yapılır. Adağı olan kişi bir gün önceden gelip Sultanbağı soğuk çeşme bahçesine çadır kurar. Bir koyun kesilir, ciğeri olduğu gibi kuşlar yesin diye ağaca asılır. Koyunun geri kalan etleri pişirilir, kemiklerinden ayrılır, etin suyuyla da ayrıca "Tutmaç Çorbası" adı verilen naneli bir çorba pişirilir. Kırklarda aş olduğunu duyanlar buraya gelir, mevlid okunur, mevlidden sonra kabını alan herkes çorbadan alır. Gelenler ufak maltızlarını yakarak çay demlerler, kahvaltılıklarla beraber çaylar içilir. Yemekten sonra orada bulunan ceviz ağaçlarına salıncaklar kurulur, ip atlanır top oynanır; büyükler sohbet eder. Bu gelenek yılda bir defa yapılır.

Müderris Bahçesi

İlkbaharda tellâl adı verilen kişi sokak sokak gezerek sokak başlarında durur, mahalleliyi mânilerle Müderris Bahçesi'ne davet ederdi. Nazilliler yellensin, gözlemeler tellensin, çarşamba günü hanımlar ve beyler Müderris'te eğlensin diye yüksek sesle bağırırdı. Müderris Bahçesi şimdiki Hamidiye Mahallesi'nde yamaçta, yeşillikler içerisinde çeşmeleri bulunan bir yerdi. Üst tarafında birçok su değirmeni bulunur, Aksu Çayı buradan geçerdi. Müderris günü herkes o bahçeye gider, yöresel bir yiyecek olan Gökçimen hamursuzu, haşhaşlı gözleme, un helvası yapılır; un helvasının içerisine ağaçların çiçekleri atılırdı. Baharın gelişi burada kutlanırdı. Günümüzde Müderris Bahçesi'nin büyük bir bölümü kalmamıştır.

Hıdırellez ve gavur küfürü

Kütahya'nın Fethi 6 Mayıs günü olduğu için hıdırellez aynı gün kutlanır ve aynı gün ayrıca "Gavur Küfürü" yapılır. "Gavur küfürü" geleneği Hıristiyanların Paskalya kutlamalarına karşı yapılan bir gelenek olup günümüzde kaybolmuşken hıdırellez ve Kütahya'nın Fethi kutlamaları her yıl 6 Mayıs günü yapılır.

Kış eğlenceleri

Kış eğlencelerinde erkekler bir evde toplanır, sohbet ederler, yorgunluk atarlar. Bazı evlerde çekme helva yapılır. Çekilen helvalar büyük bakır tepsiye yayılır, arasına yüzük konur. Tepsinin etrafına toplanılır, üç parmak arasına alınıp yenen helvanın içinden yüzüğün kime çıkacağı beklenir. Yüzük kime çıkarsa bir dahaki sefere onun evinde toplanılır.

Kadınlar bir komşu evinde çocukları ile toplanır. Gençler ve çocuklar bir köşede oturur, ağabey veya ablalarından biri onlara masal anlatır. Sonra fincana yüzük saklanır, fincan oyunu oynanır. "Yattı kalktı" oyunu oynanır, herkese bir meyve ismi verilir. Elma yattı armut kalktı denir, yatmayana ufak cezalar verilir. Bayanlar kendi aralarında sohbet eder, el işi dantel veya örgü işi yaparlar. Kuzinesi olan evlerde mısır kaynatılır, kuzine içerisine patates atılır, kabak kaynatılır, çaylar demletilir. Bahçesinde ağacı olanlar gelincik elması, yağ armudu, döngel gibi meyveler ikram eder.

Kıyafetler

Oyalar

Oyalar saf ipekten yapılır, ipek ince bükülür. İnce işçilikle yapılan oyalar kolalanmış gibi durur. Oyalar, "mırgı dânesi" denilen dânelere çekilir. Dânelerin kenarları yollu, sulu desen ve çiçek desenli olur. Çok ince olan bu dâneler iki kişi tarafından katlanır, cam kutulara konur. Yapılan her çeşit oyanın bir ismi olur. O isimlerden basıları: Zerrangadah, Züleha Sümbül, Üzerik Oyası, Meclis Kuruldu, Yıldız Oyası, Ay Çiçeği, Malak Sattıran, Çörekotu, Cimcik Oyası, Fermene Oyası, Fasulya Çiçeği, Hıyar Çiçeği, Kasımpatı Oyası, Beyaz Zambak, Kemerli Sümbül, Gönül Dolabı, Küpeli Oyası, Elifli Badem, Hanımeli Oyası, Menekşe Oyası, Şafak Yıldızı, Gül Oyası, Kestane Çiçeği, Yanı Kuzulu, Fakir Baktı Zengin Kaptı, Kiremit Sattıran, Tefebaşı Oyası, Açık Oturum, Ilıca Çiçeği, Cici Kızlar, Paşa Nişanı, Yedidağ Çiçeği, Torun Yumruğu, Belirgat Oyası, Sümbül Oyası, Vazo Oyası, Karanfil Oyası, Hanım Kirpiği Oyası, Mecnun Yuvası Oyası, Hercâi Menekşe Oyası, Çifte Sümbül Oyası, Yeni Dünya Oyası, Elti Eltiye Küstü Oyası, Kütahya Oyası, Selânik Oyası.

Kütahya’nın Coğrafi Konumu

Kütahya, Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde yer alan bir ildir. Nüfusu 2020 yılı itibarıyla 579.257 kişidir. Rakımı ortalama 970 metredir. Karasal iklimin hüküm sürdüğü Kütahya’da yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Kütahya, Yellice Dağı’nın (eski adı Acemdağı) kuzey eteğinde, Kütahya Ovası’nın güney kenarında kurulmuştur. Kütahya Ovası’nın ortasından Bah’tan gelen Katar Suyu geçer ve şehrin 3 km kuzeybatısında Porsuk Çayı’na katılır. Porsuk Çayı, Sakarya Nehri’nin büyük bir kolu olup, Marmara Denizi’ne dökülür. Şehir, ovadan başlayarak güneye doğru yükselen bir yerde kurulmuştur. Bu nedenle, şehrin iç kale kalıntılarının bulunduğu Hisar Tepesi’nde yükselti 1000 m’yi aşar. Şehir, bu tepe ile Hıdırlık Tepesi arasından bir dere vadisi boyunca yer alır.

Kütahya’nın Tarihi ve Kültürel Önemi

Kütahya, tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, önemli bir kültür ve sanat merkezi olmuştur. Şehirde Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Germiyanoğulları, Osmanlılar ve Cumhuriyet dönemi izleri görülebilir. Kütahya’nın en ünlü tarihi eserleri arasında Germiyanoğulları Beyliği döneminden kalan Ulu Cami, Çinili Cami, Dönenler Cami, Balıklı Cami gibi camiler; Osmanlı döneminden kalan Hisar Kalesi, Hıdırlık Tepesi’ndeki saat kulesi ve çeşitli hamamlar sayılabilir. Kütahya ayrıca çini sanatının en önemli merkezlerinden biridir. Şehirde 14. yüzyıldan beri çini üretimi yapılmaktadır. Çini sanatının en ünlü temsilcilerinden biri olan Nasreddin Hoca da Kütahya’da doğmuştur. Kütahya’da çini sanatını yaşatan pek çok atölye ve müze bulunmaktadır.

Nüfus

Kütahya şehir nüfusu 19. yüzyıl sonlarında 27.000-35.000 arasında tahmin ediliyordu. Bu sırada yapılan demir yolunun Kütahya'ya uğramadan Alayunt'tan geçmesi ve şehre ancak kısa bir yol uzatılması şehrin gelişmesini frenledi, sanatları geriledi. 1921'de Yunan işgaline uğrayarak 13 aydan fazla işgal altında kaldı. Cumhuriyet döneminde Kütahya-Balıkesir demir yolunun ve iyi kara yollarının yapılması Kütahya'yı kalkındırdı. Gerçekte Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı olan 1927 sayımında 17.300 olarak sayılan nüfus 1950'ye kadar fazla değişmedi (19.500). 1950'den sonraki yıllarda hızlı hamleler gösterdi

Kütahya kalesi:

Kütahya Kalesi’nin çevresi yaklaşık 3.500 metredir ve yetmiş burcu bulunmaktadır. Kale, üç bölüme ayrılır: İç hisar, yukarı kale ve aşağı kale. İç hisar, diğer iki bölümden sonra inşa edilmiştir ve asıl kalenin eteğinde yer alır. İç hisara girmek için iki kapıdan birini kullanmak gerekir. Yukarı kale, doğusunda iki kapısı olan bir başka bölümdür. Bu kapılardan biri yıkılmıştır. Yukarı kalenin içinde ve batısında ise iç kale bulunur. İç kalede bir mescid, iki ambar, sarnıçlar, muhafız daireleri ve askerî koğuşlar vardır. İç kalenin çevresi ise 800 metre kadardır. Evliya Çelebi’ye göre, kalenin bir dönem hapishane olarak da kullanıldığı söylenir.

Kütahya, Ege Bölgesi’nde yer alan ve 2020 yılı itibarıyla 305.700 nüfusa sahip bir ildir. Kütahya’nın 12 ilçesi ve 1 il merkezi vardır. Bu ilçeler şunlardır

Altıntaş: Kütahya’nın kuzeybatısında bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 10.509’dur. İlçenin adı, eski bir yerleşim yeri olan Altıntaş Kalesi’nden gelmektedir.

Aslanapa: Kütahya’nın kuzeydoğusunda bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 5.321’dir. İlçenin adı, Selçuklu komutanı Aslanapa Bey’den gelmektedir.

Çavdarhisar: Kütahya’nın güneybatısında bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 6.584’tür. İlçede, Roma dönemine ait Aizanoi Antik Kenti bulunmaktadır.

Domaniç: Kütahya’nın kuzeyinde bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 8.372’dir. İlçe, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Domaniç Meydan Muharebesi’ne ev sahipliği yapmıştır.

Dumlupınar: Kütahya’nın güneyinde bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 4.869’dur. İlçe, Türk Kurtuluş Savaşı’nın son büyük çarpışması olan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin gerçekleştiği yerdir.

Emet: Kütahya’nın güneydoğusunda bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 25.235’tir. İlçe, termal kaynakları ve kaplıcaları ile ünlüdür.

Gediz: Kütahya’nın güneyinde bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 41.118’dir. İlçe, Murat Dağı Milli Parkı’na yakınlığı ile doğa turizmine elverişlidir.

Hisarcık: Kütahya’nın doğusunda bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 7.950’dir. İlçe, Frig Vadisi’ne komşu olup tarihi ve kültürel değerlere sahiptir.

Pazarlar: Kütahya’nın güneydoğusunda bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 8.205’tir. İlçe, kiraz üretimi ile tanınmaktadır.

Simav: Kütahya’nın batısında bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 59.283’tür. İlçe, Simav Çayı ve Simav Gölü’ne sahiptir.

Şaphane: Kütahya’nın güneybatısında bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 6.306’dır. İlçe, madencilik faaliyetleri ile bilinmektedir.

Tavşanlı: Kütahya’nın kuzeybatısında bulunan bir ilçedir. Nüfusu 2019 yılında 97.228’dir. İlçe, Tavşanlı Linyitspor futbol takımı ile ünlüdür.

Kütahya doğal güzellikleri ile ön plana çıkan bir şehirdir.  Ege bölgesinde olan bu güzel şehir bu sıralar gündemden düşmüyor ve birçok soru soruluyor.  Bu sorulardan en çok sorulanı ise Kütahya'nın en güvenli ve huzurlu ilçesi hangisi? Sorusu. Bu sorunun cevabı göreceli olmasına rağmen bizce Kütahya'nın en güvenli ve huzurlu ilçesi yaptığımız ar-ge çalışmaları ve bağımsız kuruluşların anketlerine göre bu ilçe Simav olarak belirlenmiştir.

Kaynak: Enes Kocatürk